HA

Quotes by Hande Altaylı

Hande Altaylı's insights on:

"
Kireç vurulmuş duvarlar arasına sıkışıyordu yüreği ve tahta kapı gıcırdayarak açılıyordu. Günün her vaktinde anlamlı anlamsız anlar-anılar fışkırıyordu gözeneklerinden.
"
Keyfi yerinde, parası cebinde görünen bu insanların hangileri kendisi gibi numara yapıyordu acaba? Yataktan bile çıkmak istemezken giyinip süslenmek zorunda kalanlar; ağlamak isterken kahkaha atanlar; sıkıntıdan patlarken müzikle salınanlar... Her gece, duygularını törpüleyip dudaklarını parlatan kadınlar ve yüreklerindeki acıları alkolle uyuşturmaya çalışan erkekler... Hepsi muzaffer görüntülerinin altında tıpkı diğer tüm insanlar kadar çaresiz ve yaralıydı.
"
Şu anda benimle konuşacak birini istemiyorum. Sadece benimle susacak birini istiyorum.
"
Narin o kanepenin üzerinde daha ne kadar oturduklarını bilmiyordu. Yarım saat, bir saat ya da iki saat olabilirdi. Zamanın kıvamı insanı daima şaşırtır, akıcılığı andan ana değişiklik gösterirdi. Bazen boza kadar koyu, bazen su gibi seyreltilmiş olurdu. Tüy gibi hafifleyebilir, taş gibi ağırlaşabilirdi. Göl kadar durgunlaşabilir ya da grizu gibi patlayabilirdi. Hatta canı isterse durabilirdi bile.
"
Unutulmuş biri olmak kötüydü, unutulmuş ama unutamamış biri olmak ise korkunçtu.
"
Yanardağdan akan lavlar gibi tepesinden taşıp ayaklarına iniyordu öfke ve baştan aşağı bütün vücudunu sarıyordu. Sabahları boğazında bir yumrukla uyanıyor, gün boyu olmayacak şeylere kızıyor, en sevdiği insanları bile görmek istemiyordu. Zaman ayarlı bir bomba gibi dehşet saçıyordu etrafına. Günden güne artan ve tahammül edilemez hale gelen bir dehşet...
"
Herkesin kıyameti kendine koptuğundan ve herkesin yangını kendini yaktığından, içinde olduğunuz karanlığın ne kadar koyu olduğunu kimse göremez. Geçer derler sadece bilmiş bir tavırla, geçer merak etme. Doğrudur söyledikleri, gerçekten de geçer ama ancak sen tek başına, o karanlıkta yeterince uzun süre yürüdükten sonra.
"
İnsan bazen bir yerde takılıp kalıyordu ve diğerleri yürüyüp giderken, o bir yol bulup geçemiyordu. Kendisine olan da buydu: Takılıp kalmak.
"
İnsan ne kadar başarmış görünürse görünsün, kaybedilmiş savaşların izlerini taşıyordu. Para, unvan, aile, çocuklar ya da şöhret bunu değiştirmiyordu. Herkesin şefkate ve anlayışa ihtiyacı vardı. Hatta belki de ihtiyacı yokmuş gibi görünenler diğerlerinden daha çok susamıştı sevilmeye.
"
Aynı günler herkeste farklı izler bırakıyordu ve aynı hikâyeye herkes farklı filmler çekiyordu. Ya da daha kötüsü, çok iyi tanıdığın biri sana boş gözlerle bakıyordu.
Showing 1 to 10 of 12 results